Kahve genellikle Güney Amerika bitkisi olarak bilinir, fakat kahvenin üretim beşiği olan yer bizim Habeşistan olarak bildiğimiz Etiyopya’dan gelmektedir. Hatta adını da bu ülkenin güneybatısında bulunan Kaffa şehrinden aldığı rivayet edilmektedir. Kahve adının nereden geldiği ile ilgili başka bir rivayette Arapça’da kahva isminden türediğidir. Bugün Etiyopya ve Kenya'nın bulunduğu orta ve batı Afrika’nın kahve bitkisinin anavatanı olarak kabul edilmektedir ve ilginçtir ki ilk kahve tiryakileri keçiler ve koyunlardır. Kahve bitkisinin ilk kez 15. yüzyılda Arabistan’ın güneyinde yetiştirilmeye başlamasıyla, o bölgedeki halklarda kahve içme alışkanlığı oluşmuştur. 1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirmiştir. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, cezvelerde pişirilerek, Türk Kahvesi adını almıştır.
Türk kahvesi, Türkler tarafından bulunan kahve hazırlama ve pişirme metodunun adı. Kendine has tadı, köpüğü, kokusu, sunuluş biçimiyle özgün bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türüdür. Türk misafirperverlik anlayışının kahve ile birleşmesi sonucunda kahve ilk kez yanında su ile tüketilmiştir. Bu sunum ile Türkler, ilk olarak suyu içenin karnının aç olduğunu, ilk olarak kahveyi içenin ise karnının tok olduğuna dair bir anlayış geliştirmişlerdir.
Aynı zamanda “bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır” gibi özlü sözler dillerde yer edinmiş ve böylelikle kahve Türk Edebiyatına katkıda da bulunmuştur.